Sn. Bakanımız Süleyman Soylu, "Yalnız bu yıl 218 bin 950 düzensiz göçmen, 4 bin 569 organizatör yakaladık. Bu düzensiz göçmenlerin 182 bin 151'i Suriyeli değildir. İçlerinde Afganistan ve Pakistan ilk sırada geliyor." dedi.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nce "Mültecilik ve İnsanlık" temasıyla düzenlenen Kartepe Zirvesi'nin açılışında konuşan Bakan Soylu, Türk milletinin gerek Anadolu'daki bin yıllık varlığı süresince gerekse onun öncesinde hep iddialı millet olduğunu söyledi.
Değerlerinin ve inançlarının kendilerine insanı merkeze almayı, vicdanlı ve merhametli olmayı söylediğini aktaran Soylu, "Göç, bizim için yeni bir şey değil. Tarih boyunca buna defalarca maruz kaldık ve hepsini vicdan ve merhamet çerçevesinde yönettik. Yönetme ifadesini bilerek kullandım çünkü Türkiye göçü önlemeyi değil, yönetmeyi tercih etmiştir." diye konuştu.
Bu noktada Batı ile ciddi şekilde ayrıştıklarına dikkati çeken Soylu, "Türkiye'nin nüfusu 80 milyon 810 bin kişi. Halen barındırdığımız Suriyeli göçmen sayısı 3 milyon 587 bin 930 kişi. Oysa 500 milyon nüfuslu Avrupa Birliği'ndeki (AB) toplam Suriyeli mülteci sayısının yaklaşık 700 bin civarında olduğu söyleniyor. 2017 verilerine göre, bunun 518 bin kişisi Almanya'da ve aynı dönem için İstanbul'daki Suriyeli göçmen sayısı 537 bin. Yani sadece İstanbul, Almanya kadar, hatta Avrupa'nın dörtte üçü kadar göçmen ağırlıyor ve Batı'daki mültecilerin hemen hepsi çok büyük bir özenle seçiliyor." ifadelerini kullandı.
- "Her göçün son durağı vardır"
Bakan Soylu, Türkiye'nin göç ve mülteci politikasının, rastgele belirlenmiş, sadece kapıları açmaktan ibaret bir politika olmadığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Göçü yönetmek sadece kamp kurmak, günde üç öğün yemek çıkarmak değildir. Bu elbette ki önemlidir. Hatta üzülerek görmekteyiz ki bunu bile yapmayan ülkeler var. Oysa göçü yönetmek, bu insanları yaratıcının emaneti kabul etmek, ihtiyaçlarını karşılamak, onların sosyal ve ekonomik hayata uyumunu sağlamak ve onları nihai hedeflerine ulaştırmaktır çünkü her göçün bir son durağı vardır. Onları ulaştırmalısınız. Eğer sizin ülkenizde kalmaya karar vermişlerse de bu işin altyapısını hazırlamalısınız.
Türkiye'nin Suriye ile olan sınırı tam 911 kilometre. Yani şu anda bulunduğumuz yerden Trabzon'un Çarşıbaşı ilçesine kadar. Irak sınırımız da 384 kilometre. Özellikle Afganistan göçünün yoğun olarak yaşandığı İran'la aramızdaki sınır ise 560 kilometre. Dikkat ederseniz sadece bu üç ülke ile aramızda bin 855 kilometrelik bir sınır var ve biz burayı göç dalgasına karşı kontrol etmek durumundayız. Ayrıca, bir de Akdeniz ve Ege Denizi, açılmak istenen koridoru büyük oranda kapattık ama bir de Karadeniz'de sorumluluk sahamız var. Kapımıza gelen insanların siviller olduğunu, aramızda tarih, akrabalık ve din bağımız olduğunu da aklımızın bir köşesinde tutalım ve bu insanların geldikleri yerde iç savaş, silahlı gruplar, küresel terör örgütleri olduğunu, şehirlerin harabeye döndüğünü, her şeylerini kaybettiklerini unutmayalım. Türkiye, göç politikasını bu veriler ve sorumluluklar üzerinde kurgulamak zorunda olan bir ülkedir."
Türkiye'de kayıt altında olan Suriyeli mülteci sayısının 3 milyon 587 bin 930 olduğunu anımsatan Bakan Süleyman Soylu, Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği ile gerçekleştirdikleri ortak projeyle bunların 2 milyon 253 bin 85 kişisinin verilerini yeniden güncellediklerini, çalışmaların sürdüğünü söyledi.
- "Bu yıl 4 bin 569 organizatör yakaladık"
İlk girişte hepsinin kişisel bilgilerini ve parmak izi kayıtlarını aldıklarını, bu bilgileri emniyetle paylaştıklarını aktaran Soylu, "Suriyeliler'in yüzde 5'i, yani 171 bin 640 kişisi, 8 ilde bulunan 14 geçici barınma merkezinde bulunuyor. Geri dönenlerin sayısı en güncel rakamıyla Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonlarının olumlu etkisiyle 270 bin 327'dir. Yani sürecin her aşamasına ve her noktasına hakimiz. Tabii ki bu dalgayı yönetirken işin yasal mevzuat ayağını, sosyal süreçlerini de planlamak durumundaydık. Bunun için bir dizi adım attık. 'Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nu çıkarmak, Göç Genel Müdürlüğü'nü kurmak, Göç Politikaları Kurulu'nu oluşturmak ve 2016 yılındaki Uluslararası İşgücü Kanunu'nu çıkarmak, bunlardan bazılarıdır. Burada temel ilkelerimiz hem süreci her safhada kontrol edebilmek ve izlemek, hem de kanun dışılığa izin vermemekti." diye konuştu.
Bakan Soylu, Türkiye'ye gelen insanların toplumla uyumunu ve sosyal yaşantısını hukuki temele oturttuklarını anlatarak, Türkiye'nin göç yönetiminin en önemli başarılarından birisinin bu olduğunu dile getirdi.
- "45 bin 718 yabancıyı bu yıl sınır dışı ettik"
"Türkiye'nin önemli bir mücadele alanı da düzensiz göçtür." diyen Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu mücadeleyi hem o insanların mağdur olmaması, kıyıya vuran bebek cesetleriyle karşılaşmamak için yapıyoruz hem Avrupa sınırlarında veya çitlerin önünde mülteci akınları oluşmaması için veriyoruz hem de terör örgütlerinin besin zincirini kesmek için yapıyoruz. Düzensiz göç ve terör örgütleri arasında simbiyotik bir ilişki var. Düzensiz göç kafilesi bir yere kadar DEAŞ tarafından getiriliyor, oraya ödeme yapıyorlar, oradan PYD/PKK alıyor, ona ödeme yapıyorlar, oradan başka aracı çeteler alıyor ve bu silsile gidebildiği yere kadar gidiyor. Yalnız bu yıl 218 bin 950 düzensiz göçmen, 4 bin 569 organizatör yakaladık. Bu düzensiz göçmenlerin 182 bin 151'i Suriyeli değildir. İçlerinde Afganistan ve Pakistan ilk sırada geliyor. 45 bin 718 yabancıyı da bu yıl sınır dışı ettik. Yunanistan'a kara ve denizden geçiş miktarı bu yıl için 37 bin 886'dır. Bu sayı 2015'te 857 bin 363'tü. Günlük ortalama geçişlerde 2015'te 8-9 binleri görmüştük, bu yıl için ise 86 seviyesine gerilemiştir. Yunanistan'a geçerken karada ve denizde yakalananların oranı 2015'te yüzde 10'du, bu yıl için bu sayı yüzde 54 olmuştur. "
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Kızılaykart ile verilen yardımları 'Suriyeliler devletten maaş alıyor.' diye yaydılar. Oysa bu da tamamen AB fonlarıyla yapılan bir projeydi ve kimseye maaş bağlanması gibi bir durum asla söz konusu değildi." dedi.
Türkiye'ye yönelik göç baskısının, özellikle Afganistan tarafının da etkisiyle ciddi şekilde arttığını, yakalanan düzensiz göçmen sayısında geçen yıla oranla yüzde 69 artış olduğunu vurgulayan Bakan Soylu, "Oysa Frontex verilerine göre, geçen yılın ilk 10 ayına oranla bu yılın ilk 10 ayında Ege adalarına geçen düzensiz göçmen sayısındaki artış yüzde 4 olmuştur. Burada Türkiye'nin geçişleri önleme noktasındaki ciddi çabasına ve 18 Mart mutabakatına olan bağlılığına dikkatinizi çekmek isterim." diye konuştu.
Binlerce dramatik hikayenin yaşandığına işaret Bakan Soylu, şunları kaydetti:
"Yüzyılın bu en korkunç trajedilerinden biriyle ilgili, vicdan ve merhamet yoksunu yorumlarla toplumu bölmeye çalışan bir anlayışla karşı karşıyayız. Farklı düşünenler elbette ki olabilir, bu çok doğaldır ancak bir muhalefet milletvekilinin, bir siyasi sorumsuzun yalanlarla göçten siyasi rant elde etmeye çalışması utanç vericidir. Yazıklar olsun, üzüldüğüm için söylüyorum, vicdanım olduğu için söylüyorum. Bakın Türkiye'de suça karışma oranı yüzde 2,5'tur. Ülkemizdeki Suriyelilerin, suça karışma oranları ise binde 8'dir ve bu oran 2015'te yüzde 1,4'tü. Yani giderek azalıyor. Sürekli aşağıya iniyor. Yine bir rakam daha vereceğim. Bu adam sürekli olarak her Suriyeliyi tacizci, tecavüzcü olarak gösteriyor."
- "Yüzleri kızarmadı, utanmadılar, rahatsız olmadılar"
Bakan Soylu, bu yıl 29 bin 743 cinsel içerikli olayın yaşandığına işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunlar içinde Suriyelilerin karıştığı olay sayısı 749'dur. Üstelik bu rakama taciz mağduru Suriyeliler ve kendi aralarındaki olaylar da dahildir. Şimdi, rakamlar bu şekildeyken acaba yalanlarla bu iki toplumu birbirine düşürme gayretinin asıl amacı nedir, buradan nasıl bir siyasi pozisyon umulmaktadır? Bunu anlamak, vicdanlarımıza izah etmek gerçekten mümkün değildir. Sadece bunlar değil, daha öyle iftiralar duyduk ki... Mesela, işlemlerini yapmak üzere ülkelerinden ve konsolosluklardan belge isteyebilmeleri için sadece ankesörlü telefonlarda geçerli telefon kartları dağıtılması projesi gerçekleştirildi. AB fonlarıyla finanse edilen bir projeydi. Bunu 'Suriyelilerin telefon faturalarını devlet ödüyor.' yalanıyla gazetelerinde manşetten verdiler. Keza, Kızılaykart ile verilen yardımları 'Suriyeliler devletten maaş alıyor.' diye yaydılar. Oysa bu da tamamen AB fonlarıyla yapılan bir projeydi ve kimseye maaş bağlanması gibi bir durum asla söz konusu değildi. Bunun gibi daha birçok iftira ve yalanı piyasaya sürdüler ve maalesef yüzleri kızarmadı, utanmadılar, rahatsız olmadılar."
"Suriye, bugün bu şekilde. Peki 2030 senesinde bizim bir iş adamımız, Şam'da iş yapmak istemeyecek mi? Bu iki ülke ticaret yapmayacak mı, ortak projeler yapmayacak mı?" diyen Bakan Soylu, "Oysa biz bu coğrafyada yaşıyoruz. Yarın da bizim çocuklarımız bu coğrafyada yaşayacaklar. Dolayısıyla yaşanan her şeyi geniş açıdan ele almak zorundayız." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin göç meselesinde tecrübesini, vicdanını ve rasyonel bir aklı ortaya koyduğunu vurgulayan Soylu, gelişmiş dünyadan bekledikleri desteğin para değil anlayış desteği olduğunu, aynı anlayışta buluştukları ölçüde 21. yüzyılı daha mutlu bir yüzyıl yapma şanslarının olacağını kaydetti.
Törenin ardından, Bakan Soylu ve Yunanistan Göç Politikaları Bakanı Dimitios Vitsas ile beraberlerindeki heyet, ikili görüşme gerçekleştirdi.